30 Mart 2009 Pazartesi

Cumhuriyetin Kalesi ! %49


Fazla söze gerek yok. 

23 Mart 2009 Pazartesi

Yeni Türkü Konseri ve Derya Köroğlu 'nun penası


Türkiye de maalesef artık kaliteli pop yapan az sayıda grup var. Bunlardan bir taneside hiç kuşkusuz Yeni Türkü. Nedense bizim millete pop muzik dediklerinde; Demet Akalın, Serdar Ortaç yada yeni çıkan ve kaliteyi iyice düşürmüş olan sözde sanatçı kimlikli insanlar cıkıyor. Elektronik alt yapıları olan ve adam gibi (blok flut de dahail) bir ensturman dahi çalmayı bilmeyen insanları bile pop muzik kavramının içine alıyor herkes. Benim donemimde yetişen özenti rocker gençlik ise; "Ben Sezen Aksu dinlerim", "Ben Yeni Türkü dinlerim"  dediğimizde ise eyyughhh iğrenç pop mu dinliyorsun diyorlar bunu soyleyen arkadaşlarda sozde kendilerini muzisyen(!) olarak tanımlayan arkadaşlar. Bu yorumu yapıyorsan sen kardeşim kusura bakma ama muzikden anladığın tek şey Tv 'de dönen kliplerde baldırı çıplak kadınlar! 

Neyse gelelim dünkü konsere. Gerçektende canlı canlı onları izlemek bir başka, hele ki cocukluğunuzda dinlediğiniz o güzel hareketli, zaman zaman duygusal içinde çok derin anlamlar gizleyen şarkıları, onlara bakarak dinlemek zaten bambaşka. Gerçekten yaşı ne olursa olsun insanları çoştura bilen, halan şarkılarını söyletebilen Derya Köroğlu ise bambaşka. Serdar Barçın 'a da deyinmek isterim tabiki hayatında hiç yan flüt yada saksofon görmemiş insanları bile kendisine hayran bırakan bir muzisyen. Kendisi ile tanışma fırsatımızda oldu bu konser sayesinde sağ olsun muzik eğitim fakultesi sınavları öncesi tavsiyelerinide aldık heralde bu gazla kesin kazanırız ne biliyim ole düşündüm birden bire. Konser sonunda Derya Köroğlu ile de tanışma fırsatım oldu ve kendisinden konserde kullandığı penasını istedim sağolsun kırmadı hemencecik çıkarıp verdi penayı ama öncesinde al sana elimi veriyim elimlede çaldım gibi iğrenç bir espiri yaptı ama ben hiç duymadım bile onu çunkü ben sadece penayı istiyordum, pena... pena... pena. Neyseki aldım penayı ve ölene kadarda  saklamayı düşünüyorum ama olurda bir gün benim konserimi de Derya Köroğlu izlerse o istemeden usta al bak bu pena senin bana verdiğin pena al şimdide sana geri vermek istiyorum o gün bana verdiğin gazla buralara kadar geldim çok teşekkür ederim size demeyi gerçekten çok isterim, tabi beni hatırlarsa ve tanırsa. unutucağını sanmam ama neyse.

Sonuç olarak; Yeni Türkü bana eşşiz bir Pazar günü yaşattı umarım daha uzun uzun yıllar kendilerini dinleme ve izleme şansım olur.

21 Mart 2009 Cumartesi

Super Lİg: Sivasspor - Beşiktaş


Ligin kaderini belirliyecek maçlardan birisine çıktı bugun iki takımda fakat ikisi içinde değişen fazla birşey olmadı fakat şampiyonluğu bu iki takımdan birisi alması gerektiğini bugun gördük en azından. Eğer ki Sivas klasik Anadolu takımları gibi kilit haftalar da ligden kopmazsa. Neden sadece bu iki takım diyorum ? Çünkü bu iki takımı da izlerken zevk alıyoruz, iki takım da deli gibi mucadele ediyor heleki ligde zirveye oynayan diğer takımların mucadelesine bakarsak.

Maça gelecek olursak, iki takımda belliki kazanamk istıyordu bugun. Sivas takımı maça hızlı başlayan taratı çok fazla geçmeden Beşiktaş takımıda oyuna ağırlığını koydu ve oyuna ortak oldu. Maçın ılk yarısında verilmeyen penaltı varki tartşılmaya değecek bir pozisyon olduğunu duşunuyorum çünkü maçın uzatma dakikalarınn da aynı pozisyona faul calan hakem de bu hakemdi eğer o faul ise o da penaltıdır yada hakem canı istediği pozisyona faul veriyor istemediğine, işine gelmeyen pozisyona ise devam diyor hakemlik böyle olmaz. Bu pozisyonun devamın da ise ofsayt nedeni ile oyun duruyor hani Bobo 'nun rövaşata çektiği pozisyon. Pozisyonu hatırlamanız açısından soyluyorum bunuda. Yoksa ofsayt ofsayt yani.  

Maçda gollerin 2 'side ikinci yarıda geldi. 50. dakika da Herve Tum 'un golu ile öne geçen Sivasspor 'un sevincı sadece 6 dakika sürdü ve Yusuf 'un muthiş servisi sonucun da Tello mukemmel bir vuruş ile takımına eşitliği getirdi. Tello güzel oyununu böylece bir de golle süslemiş oldu. Maçta başka gol olayınca iki takımda 1 'er puanı paylaşmış oldu ve ligin ilk 2 sırası bu hafta da değişmedi.

Maç dışında bir de İbrahim Toraman 'nın milli takım aday kadrosuna çağrılmayışının nedenini merak ediyorum ve tabiki Ekrem Dağ 'ında. Heleki Kazım Kazım gibi kendi takımın da dahi arada sırada forma giyen bir oyuncu alınmışken! Heleki Emre kadroya alınmışken, Sabri kadroya alınmışken! Fatih Terim acaba tarafınımı belli ediyor bu aday kadro ile ? Milli Takıma futbolcular performanslarına göre seçilmiyormu,artık formalarına göremi seciliyor. Anlam veremiyorum. Fatih Terim 'in biraz duygusal değil futbol adamı mantığı ile kadro yapmasını rıca ediyorum.

20 Mart 2009 Cuma

Bu Nedir Lütfen Bilen Açıklasın !


Yani bir futbol takımın logosu olarak bakıyorum ama hiç bir anlam çıkartamıyorum fakat bir şeyleri simgelediğine inanmak istiyorum eğer gerçekten simgelemiyorsa bilmekde istemiyorum ben bu inancımla gerçekten çok mutluyum.

Benim bir tezim var elbette bununla ilgili sacma bir tez ama bu logo kadar saçma olması imkansız bir tez. Acaba Hamburger SV takımını Almanya 'ya çalışmak için Gaziantep den giden bir baklavacı ustası kurmuş ve logoya da kendi yorumunu katmış olabilirmi ? Lütfen mantıklı açıklamanız varsa yorum kısmında hepimizle paylaşın.

Nerede Bu Takımlar ? #4 Dinamo Kiev


Uzun zamandır bu konu hakkında yazmıyordum bugun ki UEFA kupası sonuçlarının ardından aklıma geldi, hele ki benim favorim olan takımı eledikden sonra tekrardan mı acaba diye sordum kendime. Acaba tekrardan Avrupa da seslerini duyururlar mi ?

Aslında yıllar onları daha önceden yazdığımız takımlar kadar eritmedi, yok etmedi çünkü onlar Avrupa da başarılı olamasalarda SSCB 'nin dağılmasının ardından kendi liglerinin en iyi takımı olmayı sürdürdüler ve hala da her sene başında kuşkusuz zirve için mücadele etmektedirler.
1927 yılın da kurulan takım bu zamana kadar Ukrayna 'nın en iyi takımı olma özelliği taşımaktadır. SSCB dönemini de göze alırsak eğer bu dönemde en çok kupa kazanan takımdır aynı zamanda. 80 'li yıllar da ise; " Yüzyılın Takımı", "2000'lerin Takımı" olarak adlandırılmıştır. Bunu da sonuna kadar haketmişlerdir bence.
Efsane oldukları dönem olan 70 'li ve 80 'li yıllarda 2 Kupa Galipleri Kupası, 1 Süper Kupa kazanmışlardır. Bunların yanı sıra Sovyet şapmpiyonluklarını saymıyorum. UEFA Şampiyonlar Ligi 'nde 3 kez yarı final 6 kezde çeyrek final oynamışlıkları vardır bunların tumu 70 'li yılların ortasından 2000 'li yılların başına kadar olan donemde yakaladıkları başarılardır.

Fakat futbolda endustriyelleşmeyi tamamlayamamalarından dolayı olsa gerek diğer Avrupa kulupleri ile olan ekonomik yarışı kaybetti ve bunun arkasından 2000 'lerde Avrupa çapında sportif başarı da gelmedı ve takım çokküşe gectı ve tabi bu arada Shevchenko, Rebrov gibi önemli oyuncularını da elden çıkartmak zorunda kaldılar. Bu aralar yeniden bir çıkış içerisinde olabılirler ben bekliyorum en azından. Ama eskisi gibi olmaları biraz zor görünüyor.

13 Mart 2009 Cuma

2009 Yerel Seçimler; TKP'NİN SESİ 2



BUGÜNKÜ SİSTEMDE KİMSE AKP’LİLERİN ELİNE SU DÖKEMEZ!

1. AKP, “yerel yönetimlerin projelerini hükümet onaylıyor, gereken finansmanı hükümet sağlıyor” diyerek vatandaşı AKP’ye oy vermeye çağırırken ahlaksızca bir tutum sergilemekte ama bir gerçeğe işaret etmektedirler. Türkiye’de hukuk, adalet ve eşitlik tamamen ortadan kalkmıştır. Hukuk, adalet ve eşitlik temellerinde yeni bir düzen kurulmadan yerel yönetimlerin halktan yana politikalar geliştirmesinin önünde büyük engeller bulunmaktadır. 

2. Yerel yönetimler neredeyse tüm hizmetlerini ya özel ya da belediye bünyesinde kurulan şirketlere yaptırmaktadır. Yani, kamu yararına yürütülmesi gereken faaliyetlerden bazı kişi ve kurumlar büyük kârlar elde etmektedir. Belediyelerin hizmet ve altyapı çalışmaları için açtıkları ihalelere katılan firmaların temel kaygısı elde edecekleri kazançtır. Böyle olduğu sürece, hem kamu kaynakları bazı kişilerin zenginleşmesi için kullanılmakta, hem de yolsuzluk, rüşvet, usulsüzlük gibi olgular kaçınılmaz hale gelmektedir.

3. Merkezi iktidarların yerel yönetimlere “kendi kaynağınızı kendiniz yaratın” demesinin doğal sonucu, yerel yönetimlerin iç ve dış finans tekellerine borçlanmasıdır. Yüksek faizli kredilerle altyapı yatırımlarının finanse edilmesi, Türkiye’de bir kural haline gelmiştir. Bu yüksek faizler halkın cebinden çıkmaktadır.

4. Piyasa kurallarına göre yürütülen belediyecilik hizmetlerinde işçiler taşerona mahkum edilir, sendikasızlaştırılır, hiçbir güvenceye sahip olmadan düşük ücretle çalıştırılır.

5. Bugün yerel yönetimlere talip olan partilerden CHP ve MHP piyasa kurallarını benimseyen partilerdir. Bu nedenle onların AKP’nin belediyeciliğine neden karşı çıktıkları anlaşılabilmiş değildir. Eğer bugünkü sistem sürecekse, AKP’liler diğerlerinden daha becerikli olduklarını göstermişlerdir. Örneğin Melih Gökçek, Murat Karayalçın’dan daha yetenekli bir piyasacıdır. İhale ve kredilerle borçlanma mekanizmaları sürecek, yerel yönetimler bir rant kapısı olmaya devam edecekse, ki CHP bundan yanadır, Kemal Kılıçdaroğlu neden Kadir Topbaş’ın başkanlığına itiraz etmektedir? 

6. TKP, yerel yönetimleri “piyasa kuralları”ndan kurtarma iddiasındadır. Çünkü Türkiye’yi piyasacı düzenden yani işsizlik, yoksulluk, borç, bağımlılık ve eşitsizlik üreten bugünkü sistemden kurtarma iddiasındadır. Bu nedenle DURDURUN demekte, bu nedenle OY istemektedir. AKP tipi belediyeciliğin tek alternatifi budur. CHP’nin yaptığı göz boyamak ve halkımızı bir kez daha aldatmaktır.

7. Türkiye Komünist Partisi, 29 Mart seçimleri öncesinde adaletsiz bir düzene karşı gerçek bir seçenek sunan tek partidir.

Türkiye Komünist Partisi
Siyasi Büro

12 Mart 2009 Perşembe

Hadi Görelim Eşitlik İlkenizi !


2004 yılında iki kişi arasında yaşanan tartışma sonrasında İnönü stadın da bir kişi bıcaklanarak hayatını kaybetmişti bunun üzerine de TFF 2 kişi arasında yaşanan bu tartışmayı bütün Beşiktaş taraftarına mal ederek İnönü Stadını 3 maç kapatmıştı.

Fenerbahçe Sivas macın da yaşanan olaylar ise tv görüntüleri sayesinde herkes tarafından biliniyorken neden hala TFF tarafından herhangi bir ceza gelmediğini merak ediyorum doğrusu ? O gün BJK İnönü Stadı 'nı 3 maç kapatan zihniyet bugun nerede ? Üstelik tribün de elinde bıçakla sağa sola saldıran bir insan varken ve 2 kişiyi de bıçaklamışken. Kadıköyün kapanması için illa birilerinin mi ölmesi gerekli çok merak ediyorum ! Hani nerede Beşiktaş taraftarına "Siz tribün de çocuk öldürmeyi bilirsiniz" diyen Fenerbahçeli taraftarlar ? Hani nerede TFF 'nin eşitliği ! 

7 Mart 2009 Cumartesi

Gerçek Tarih ve Tabiki NTV Tarih


Ben gerçekten tarihi severim ve elimden geldiğince de takip etmye çalısırım, belkı mezun olduğum okuldan dolayı, belkide yaptığım işden dolayı bilemiyorum bunu şu anda. Yaşadığımız toprakların da inanılmaz bir tarihi, geçmişi var lise mezunu olan herkes eminin farkındadır bunun. Bizim milletimiz de bu topraklar da tarih yazan medeniyetlerden bir tanesi, gerçekten çok önemli olayların altında bizim imzamız var. Fakat bizlere yıllardan beri anlatılan tarıhimiz sadece mitolojik ogelerden oluşan gerçekliğinden şuphe edilen tarih maalesef genellikle Türkçülerin damarlarını kabartan şişirme hikayelerle dolu. Bunun aksini idda eden bir takım araştırmacı gerçek tarihe meraklı olan insanlarda bu Türkçü, turancı yada sözde milliyetçi (hangisini severseniz) insanlar tarafından dışlanmakta ve sınırlarını aşarak "vatan haini" olarak nitelendirilmektedir. Neden çunku onlara göre biz Türküz ve Türkler yenilmez ırk dünyanın en üstün ırkı vs. ve bizim hiçbir alanda kötu olmamamız gerekli çunku en iyisi biziz abi! Maalesef genç beyinlere de bu bu şekilde aktarılmakta sunii bir gaz verilmektedir.

Gerçek Tarih Lütfen !

Belki konumuz futbolun dışında fakat en az futbol kadar önemli bir konu olduğunu duşünüyorum. Benim görüşlerim eğitimin başındaki insanlar için ne kadar önemli bilemem ama burdan rıca ediyorum; Lütfen okullarda cocuklarımıza, kardeşlerimize gerçek, şişirme olmayan amacı bizleri övmek olmayan gerçek tarih öğretilsin! Mitolojik boş hikayeler ise sadece dede korkut masalların da kalsın cocuklarımız, kardeşlerimiz gerçekleri öğrensin.

Bu yazıyı yazmamın asıl amacı az önce elimden bıraktığım Ntv Tarih dergisin de yer alan İstanbul 'un fethi ile ilgili açılan 1453 Panaroma Müzesi hakkında ki yazıdır. Yazıyı okudukdan sonra gerçeklerin nasıl bir şekilde saptırıldığını, nasıl hasır altı edıldığını ve olayların nasıl çarpıtılıp iktidar sahiplerinin lehine çevrilmiş olduğunu anladım. Bu dergi yanlışları bir bir göstermiş ve açıklamıştır eğer bulabilirseniz muhakkak edinmeniz gerekli eğer tarihi gerçekten seviyorsanız ama gerçek tarihi muhakkak her ay almalısınız. Ben de buradan bir İstanbul 'lu olarak Kadir Topbaş 'a sesleniyorum çok övündüğünüz, Dünya da eşi benzeri yok dedğiniz Panaroma müzesi İstanbul 'un fethin den daha çok İslamiyetin Hristiyanlık karşısın da aldığı başarıyı övmektedir tabi slikon başarı bu sadece çünkü eminim Fatih 'in böyle bir amacı yoktu ve fetih den sonra sadece Aya Sofya camii 'ye cevrilecekti istanbulda yaşayan gayri muslimlerde eski hayatlarına devam ediceklerdi. Zaten Konstantiniye de olanda bu olmuştur. Lutfen tarihimizi gerçekleri ile birlikte anlatalım. Çünkü; geçmişini bilmeyen, geleceğini bilemez.

3 Mart 2009 Salı

Fortis Türkiye Kupası Yarı Final; Ankaraspor-Beşiktaş JK

Maçdan önce gerçekten telaşlıydım ve böyle bir skor beklemiyordum bu akşam. Mustafa Denizli artık tek forvetten tamamen vazgeçmiş olacak ki maçdan önce herkez bu akşam sistem tek forvete dönecek diye beklerken, Mustafa Hoca haftasonunda olduğu gibi çift forvet çıktı ve bunun meyvesini bu akşamda almaya devam etti, birde ortasaha da Ernst 'in yanlız kalmasına bir çözüm bulunursa cok daha rahat maçlar izleyeceğimize eminim. 

Maça gelecek olursak Beşiktaş oyuna her zamanki gibi pressle başladı ve daha ilk dakikalarda oyunun kontrolünü eline aldı, Ankaraspor 'u kendi sahasına hapis etti. Tamda Beşiktaş 'dan gol beklediğimiz dakikalarda devreye Selçuk Dereli ve yardımcısı girdi saçma sapan penaltı ile Ankaraspor 'u resmen elleri ile öne geçirdiler. Ben anlamıyorum bu Selçuk Dereli nasıl UEFA Kupasın 'da maç yönetebiliyor arkasından destek olan birilerimi var diye düşünmeden edemiyorum, geçtim UEFA 'yı Türkiye 'de nasıl maç yönetebiliyor bu kadar kesin hatalar yapabiliyorken ve bu hatalar skora böylesine etki edebiliyorken. 

Tamda o sıkıntılı anlaramı giriyoruz dediğimiz dakikalarda sahneye Matias Delgado çıktı ve orta sahadan kaleye yolladığı füze ile durumu eşitledi. Dakikalar 77 'yi gösterdiğinde ise Bobo 'nun yerine oyuna giren Holosko zor durumda Nobre 'nin indirdiği topa öyle bir vole vurdu ki Ankaraspor kalecisi topu ancak kalenin içinde görebildi, bu belkide maç boyunca Beşiktaş alehine yapılan hakem hatalarına en güzel cevap oldu. 

Ve Yusuf Sahne de...

Maçın 89. dakikası 'na girilirken Yusuf Şimşek beş Ankaraspor 'lu futbolcunun arasından çerçeveyi görür görmez kaleye vurdu ve farkı ikiye cıkarttı bu aynı zaman da Yusuf 'un Beşiktaş forması ile attığı ilk goldu. Maçın son düdüğü ile birlikte Beşiktaş için artık finaldeki rakibini beklemeye başladığını söylemek pekde olağan dışı olmaz heralde buna bende dahilim ve gönlümden geçen rakip de Fenerbahçe...

Beşiktaş takımın da özellikle İbrahim Toraman 'a deyinmek istiyorum artık Fatih Terim Toraman 'ı aday kadroya almaz ise taraflı bir milli takım hocamız olduğunu düşünmeye başlayacağım. 90 dakika boyunca hatasız bir Toraman vardı bugün saha da, tabi ki defansda oynayan diğer takım arkadaşları gibi.  Hele ilk yarıda korner den gelen topa topukla bir vuruşu vardıki eğer o top üst direkden dönmüş olmasaydı, sezonun en güzel gollerinden birisi olacaktı buna eminim.